İğneada bölgesi; Longoz Ormanları, denizi, köyleriyle uzun zamandır gitmek istediğim bir rota idi. Temmuz sıcağında yaptığım 3 günlük seyahatim o kadar dolu dolu, o kadar güzel geçti ki iyi ki bu mevsimde gelmişim dedim. Yazımda, size ulaşım dahil 3 gün için aktivite listesi, görülecek yerler, ulaşım, konaklama ve yeme içme önerilerimi toparladım. Keyifle okumanız dileğiyle;
İğneada’ya Ne zaman Gitmeli?
İğneada, İstanbul’a nispeten yakın olması sebebiyle hafta sonları çok kalabalık oluyor. Bana sorarsanız hafta sonu gitmek için çok da yakın değil, trafik yoğun ve çok sıkıştırılmış koştur koştur programları ben şahsen sevmiyorum. Bu nedenle, mümkünse Çarşamba-Cuma gidin. Sebep, Cuma Demirköy’de köy pazarı kuruluyor, dönerken arabanıza atabileceğiniz sebze meyveyi de alır öyle dönersiniz
Bence her mevsim ayrı güzel burası, ilkbaharda doğa canlanıp longoz ormanı çiçeklendiğinde ve kuşların sesini en yoğun şekilde duymak istiyorsanız, sonbaharda doğanın büründüğü renkleri izlemek için, kampçılığa gönül vermişseniz kışın, ya da benim gibi en yeşil ve en kuru halini görmek isterseniz yazın gidin.
İğneada’ya Ulaşım:
Benim İğneada’ya ulaşım için kullandığım yol; İstanbul’dan Çerkezköy, Saray, Vize, Poyralı, Demirköy, İğneada güzergahı. Bu yolu kullanarak 3.5 saatte İğneada’ya varıyorsunuz. Benim önerim, Demirköy’e gelince sola sapıp yaklaşık 25 dakikalık bir orman içi yolu takip ederek Dupnisa Mağarasına uğramanız. Sulu ve kuru bölümlerden oluşan mağaranın toplam uzunluğu 3200 metre, oldukça güzel ve görülmeye değer, keşke daha fazla tanıtılsa, girişindeki alanlar farklı işletilse. İğneada yolunda Dupnisa’ya uğramak 3.5 saatlik yola 1.5 saat ekliyor, ama buralara gelmişken görmemek de olmaz.
Ben dönüşte Demirköy pazarına uğradım, köylülerin sattığı sebze ve meyveleri arabaya doldurdum. Cuma günleri Demirköy, Cumartesileri ise İğneada’da köylü pazarı kuruluyor.
Yol üzerinde dönüşte uğramanızı önereceğim diğer bir ilçe de Vize. Burada Bizanslılardan Kalma Küçük Ayasofya Camii’ni görebilir, tepeye tırmanıp surlar arasında gezebilir, eski evleri fotoğraflayabilir, peynir alabilir, Vize ana caddesi üzerindeki Uğur Restoran’da harika bir ev yemeği yiyebilirsiniz. Burası, özenli ve yaratıcı bir modern esnaf lokantası, sırf Uğur Lokantası’nda bir daha yemek için gidilecek bir yer Vize. Bir de Vize-Saray arasında Çakıllı köyünde 8 asırlık çınarı kaçırmayın, yol üzerinde, altında çay bahçesi var.
Son olarak, Trakya gezinize Kıyıköy’ü de ekleyebilirsiniz, bölgenin başka bir güzel sahil kasabası, ben bir dahaki sefere Kıyıköy’ü de dahil edeceğim rotama.
İğneada’da Konaklama:
İğneada’yı gezi planlarıma almamın tek sebebi Longoz Ormanları’nı görmek değildi. Bir süredir sosyal medyada takip ettiğim ve o yeşil kulübede kalmalıyım dediğim İğneada Masalev de diğer bir motivasyonumdu. İğneada’da size başka konaklama yeri öneremem, otel ve pansiyonlar mevcut, ama benim kaldığım Masalev başka bir şey. Konforlu bir tek kulübe ve otelin sahibi ailenin de yaşadığı ana taş evden oluşan minik bir butik otel burası. Çevresinde sadece orman, çiçekler, aşağısında deniz, akşamları yıldızlar ve ormanın sesleri dışında hiçbir şey yok. İğneada’nın Limanköy tarafında. Murat Bey ve Belma Hanım size evlerine misafir etmişler gibi, o kadar sıcak, huzurlu bir yer. Sabah kahvaltıları bahçeden ve Belma Hanım’ın lezzetli parmaklarından çıkıyor. Ormanda birazcık zor bir patikadan aşağı indiğinizde 10 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılabilen doğal bir kumsalınız bile var, tek başınıza yüzebilir, rejisör koltuğunuzu götürüp kitap okuyabilirsiniz. Burası gerçekten adı gibi masalsı bir yer.
İğneada’da Yapılacak Aktiviteler:
Burada, size gün gün plan veriyorum, kolayca uygulayabilirsiniz.
1. Gün:
Ben Kadıköy’den yukarıda verdiğim rotayı takip ettim, yolda Dupnisa mağarasına uğradım, İğneada’ya toplam 5 saatte vardım, saat 12:00’de. Masaleve yerleştim, biraz soluklandım. Özel kumsalın yerini öğrendim, yüzdüm, biraz dinlendim. Sonra İğneada merkezin kuzeybatısında bulunan Limanköy ve Bulgaristan sınırındaki Beğendik köylerini dolaştım.
Akşamüstü, önceden Masalev aracılığı ile bulup anlaştığım rehberim Halil Bey ile buluştum. İğneada’ya gelince mutlaka akşamüstü gün batmadan yapılması gereken aktivite Mert Gölü’nde kanoyla gezip longos ormanlarını bu taraftan keşfetmeye başlamak. Mert Gölü, İğneada’nın en sağ ucundan denizle birleşiyor ve burada kano kiralayıp göl boyunca işaretleri takip edip longoza girebiliyorsunuz. İnanılmaz keyifli bir deneyim, deniz kuşlarını görebilir, longozun derinliklerinde mavi ve yeşilin uyumunu fotoğraflayabilir, günbatımında gölde kürek çekmenin huzuruna varabilirsiniz.
Akşam 20:30’da biten kano gezisinin ardından, yorgun, ıslak ama mutlu bir şekilde göl ve denizin birleştiği noktadaki Pan Café’de denize karşı esen rüzgarın altında akşam tadını çıkarma zamanı. Pan Café, işletmecileri çok tatlı, güzel aperitif ve atıştırmalıklar alabileceğiniz İğneada’nın en tatlı mekanlarından.
Gece, Masaleve dönüş ve harika bir uyku. Bu kısmı özellikle güzel çünkü yeşil kulübede uyanmak çok güzel.
2. Gün:
Bugün biraz yoğun. Sabah erken kahvaltı, ardından Halil Bey ile buluşma ve Longoz Ormanları’na gidiş. Rotamız Hamam gölü, Aypoloz, Bulanık Dere, Mert Gölü ve Altın Kumsal. 3-4 saatlik, bir bçlümü dereden yürünen 7 km civarında kolay bir parkur bu. Burada bir de longoz ile ilgili bazı teknik bilgilere yer vermek istiyorum.
Longoz (Subasar) Orman Ekosistemi; Karadeniz sahili boyunca Istranca Dağları’ndan Karadeniz’e doğru akan derelerin Karadeniz’e ulaşamadan göllerde ve bu göllerin bataklık alanlarında son bulmasıyla oluşan bir sistem. Önlerindeki kumul dolayısıyla denizle olan irtibatları kesilen göl ve bataklıklar, ilkbaharla gelen su miktarının artması ile şişerek geriye doğru taşıyor ve Longoz (Subasar) Ormanlarını oluşturuyor.
Kış ve ilkbahar aylarında tamamen sularla kaplı yaz ve sonbahar aylarında kısmen suyu çekilen ancak taban su seviyesi oldukça yüksek, organik madde bakımından zengin asidik topraklar üzerinde gelişen bu subasar ormanları tropikal ormanları andıran bir görünüme sahip.
Ülkemizde görülen iklim özelliğinden ötürü bu tip ekosistemlere rastlamak çok zor olmakla beraber subasar orman özelliğine sahip bozulmamış doğallığını koruyan en güzel ormanlar İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı’nda bulunmakta. Hatta kapladığı alan açısından Avrupa’nın da en büyüğü. Bu tip ekosistemlerin oldukça az olmasının sebebi çok hassas olmalarından kaynaklanıyor. Taban su seviyesi düştüğü anda bu ormanlar gerçek özelliklerini kaybediyorlar. İğneada Longoz Ormanları Milli Parkında birbirinden ayrı vaziyette 3 parça halinde longoz (subasar) orman alanları bulunmakta. Bunlar; Erikli Gölü Longozu, Mert Gölü Longozu ve Saka Gölü Longozudur. Sulak Alan Ekosistemi; Longoz ormanları ile kumullar arasında büyüklükleri değişen lagün gölleri ve iç kısımlardaki orman içi göller, bölgenin sulak alanlarını oluşturuyor. Erikli Gölü, Mert Gölü ve Saka Gölü birer lagün, Hamam ve Pedina gölleri ise orman içi göller. Longoz ormanları gölleri içerisinde su yüzeyi ve sazlık alanı ile en büyük sulak alan Mert Gölü. Bu göl aynı zamanda göçmen kuşlar için de büyük önem taşımaktadır. Kıyı Kumul Ekosistemi; Milli parkın en hassas ekosistemlerini oluştuyor. İğneada ve çevresinde bilinen endemik bitkilerin büyük bir kısmı bu bölgedeki kıyı kumulları üzerinde yaşamını sürdürmekte. Yaprak Döken Orman Ekosistemi; Bölgede daha çok Saka Gölü Longozu ve Mert Gölü Longozu arasında kalan alanda yayılış gösteriyorlar. Baskın ağaç türleri, Meşe, Dişbudak ve Gürgen. Zaten burada dolaşırken bunlara doyuyorsunuz.
Türkiye’nin ve Avrupa’nın kayın ve meşe ağırlıklı ağaçlardan oluşan en büyük longozu İğneada, dünyada nadir görülen göl ile denizin birleştiği manzarası ve temiz havasıyla her mevsim ayrı bir güzelliğe bürünüyor. Doğal güzellikleri, yürüyüş parkurları ve barındırdığı hayvan popülasyonuyla doğaseverleri kendine hayran bırakan İğneada Longozu, 4 göl, 544 tür bitki, 46 tür canlı, 25 tür sürüngen, 50 tür memeli, 30 tür tatlı su balığı, 20 tür deniz balığı, 219 tür kuşa ev sahipliği yapıyor.
Ormana giderken tam İğneada çıkışında Longoz Ormanları ziyaretçi evi var. Burada bu bilgilere ulaşabilir, yaşayan tüm canlılarla ilgili bilgileri okuyabilir, daha sonra ormanı gezebilirsiniz. Ziyaretçi evinde, aynı konumda her sene aynı tarihte çekilmiş resimlerdeki farklılıkları incelemek, doğanın nasıl kendini yenilediğini ve nasıl bir değişim yaşadığını görmek açısından çok ilginç. Mesela, bir sene resimde kocaman bir meşe ağacı var, ağaçkakanlar yıllar boyunca içindeki kurtlara dadanmış, ağaç bir süre sonra su basmasıyla devriliyor, sonra parçalanıyor, yarattığı verimli toprağa sincaplar kışın yemek için cevizlerini saklıyor, bir süre sonra aynı yeri ceviz ağaçları kaplıyor.
Longoz ormanlarında zorluk derecesi değişen 9 ana parkur var, tabii ki tekrar gidilecek, çünkü mesela Zindan şelaleleri tarafı ayrı güzelmiş, ben göremedim.
Günümüz kalan kısmı dinlenme, yüzme, kitap okuma, bir de İğneada’nın içinde tam meydanda Bisiklet Cafe diye şirin bir yer var, burada takılmaca ile geçti.
Akşamı, Rota Balık Lokantası’nda denize karşı leziz mezelerle noktaladım.
3. Gün:
Aslında bugün dönüş rotası, sabah Masalev’in biraz daha tadını çıkarıp yola koyuldum, Demirköy pazarından alışveriş yapıp Vize’de mola verdim, ilçeyi gezdim, bu kısmı anlatmıştım ve İstanbul’a döndüm.
Tekrar bir sonbaharda gelinecek yerler listemdesin İğneada…
Beni instagram ve facebook’tan takip edin, yazılarımın özetleri ve vurguladığım kısımlarından hızlıca haberdar olun. @ayseningezileri
8 Temmuz 2019