İzlanda Seyahatini Planlamak

İyi ki ilk seyahat yazısı pratiklerimi İtalya veya Yunanistan ile yapmışım, İzlanda gezimi yazmaya karar verdiğimde bu kadar zor olacağını açıkçası düşünmemiştim. O büyüyü size nasıl aktarabilirim diye epeyce hazırlık yaptım. Internet’te okudum, diğer gezginler ne yazmışlar diye baktım, çok güzel rehberler var ama burası da İtalya ya da Fransa değil ki, bilinmeyeni çok bir bölge, inanın yazan için ayrı zorsa, sizler için de gitmeden anlamak ayrı zor. Yani şu müzeye gidin, bu katedrali gezin sonra da bunu yiyin gibi basit bir planlama yapılacak bir yer değil. Her gördüğünüzden sadece orada var. İzlanda, anlatılmaz, yaşanması lazım. Ama nasıl? Detaylar çok önemli.

Bana göre gitmeden önce bilmeniz gerekenler liste halinde aşağıda.

  • Zaten EURO çok pahalı iken, dünyanın en pahalı ülkelerinden birine gittiğinizi unutmayın. Bütçenizi nasıl korursunuz bazı önerilerim olacak tabii ki ama kesin olan şu: Çok pahalı, tahayyül edebileceğinizden de pahalı bir ülkeye gidiyorsunuz. Teknik olarak batmış ve AB tarafından kurtarılmış bir ülke neden bu kadar pahalı konusuna da biraz girelim mi?

Bu bölümü ilgilenmeyenler okumak zorunda değil, o dönemi bizzat yaşamış eski bankacı damarım tuttu, yazmam lazım.

İlk önce şu gerçeği bilmemiz gerekiyor. İzlanda 340.000 nüfuslu bir ada ülkesi, çok küçük bir ekonomi. 2008 öncesi, İzlanda’da da enflasyon hedeflemesi yapılıyor, Merkez Bankası, faizleri enflasyona göre ayarlıyordu. Enflasyon hep hedefin üzerinde çıkınca, Merkez Bankası faizleri arttırdı. Böyle olunca ülkeye sıcak para aktı. Balıkçılıkla geçinen İzlandalılar bir anda sanal olarak zenginleşti, çünkü döviz ucuz, faiz yüksekti. Eh, bu da ülkenin parasının anlamsız bir şekilde değerlenmesine sebep oldu, balon oluştu. Bir yandan da, Kriz öncesinde ülke bankalarındaki varlıklar ülkenin gayri safi milli hasılasının 10 katı büyüklüğüne ulaşmıştı. Yani bankacılık sistemi de ihtiyacından fazla büyümüştü Ve aslında bir bankanın bilançosunun ne kadar sağlam olduğu değil, likiditesinin yeterli olup olmadığı ve ilave likidite sağlayıp sağlayamayacağı önemlidir. Merkez Bankasının döviz rezervlerinin gereken oranda yüksek tutulamaması da, çöküşü iyice tetikledi. Önce kurlar yükseldi, sıcak para çıkmaya başladı, belirsizlik oluştu, küresel finansal kriz de üstüne vurdu, en büyük 3 bankası battı. Hükümet, ülkenin iflasını açıkladı. Bankalara el kondu, borsa kapatıldı. Kadıköy’den küçük nüfusu ile dünyanın en küçük ve huzurlu ülkelerinden İzlanda 2008 krizinin ilk kurbanı olarak tarihte yerini aldı. Finans sektörü ile kazandığı paralar ile balıkçılığı bırakıp alışveriş merkezi satın alan İzlandalılar bir anda gerçeklerine dönmek zorunda kaldı. İzlanda’nın krizden sıyrılmadaki önceliği kendi batmış bankalarını kurtarmak değil, kendi vatandaşının birikimlerini korumak oldu. Referandum yapıldı. Referandum İzlanda’nın o anki borç yükünü hafifletti ve pazarlık etmede elini güçlendirdi. Sermaye kontrolü geldi. Hatta biz bunu şöyle okuduk: “İzlanda’da milli futbol takımının teknik direktörü Eyjolfur Sverrisson, Hollanda ile yaptıkları maç sonrası ATM’den para çekmek istediğinde, sermaye kontrolü nedeniyle banka para vermeyince parasız kaldı.” İzlanda, politikaları ciddi bir şekilde uyguladı ve rekor küçülmeden büyümeye geçti. Dış borcunun gayrisafi milli hasılaya oranını azalttı ve temel yapısal reformları doğru yönetti. Yanardağ patlamasıyla turizm gelirleri tavan yaptı. Günümüzde, nüfusunun 4 katı turist geliyor. Düşünün ki bize nüfusumuzun bırakın 4 katını, 1/4’ü kadar kadar turist gelse bizde otel fiyatları ne olurdu? Pahalılığa normal bakmak lazım yani.

  • Biz 4 arkadaş İzlanda’ya 2017 Ağustos’ta gittik. O dönemde 1 EURO= 125 ISK (İzlanda Kronu) ve yine 1 EURO= 4 TL idi.
  • Bu hesapla; oley balık çorbası deyip hemen içmeyin bir restoranda, bilin ki 2.000 ISK sayarsınız garsonun eline. Canınız kahve mi istedi, 600 ISK, otelde varsa sabah için, dönünce Türkiye’de içersiniz. (yazımı kaleme aldığım Nisan 2019’da, ISK’nın EUR karşısındaki değeri düştü, ama TL açısından baktığımızda şu an daha da pahalı bizler için). Bu yüzden kabaca ISK’yı 20’ye bölün TL karşılığını bulun. Yazımın sonunda toplam bütçe verdim, oradan hesabınızı yapmanızı öneririm.

İlk gece Reykjavik’te yediğimiz yemeğin fişi, bakın nasıl bir zarf ve uyarıyla getiriyorlar. Böyle de şeker insanlar

  • İzlanda’ya en kolay ulaşım Oslo’dan, biz biletleri aylar önce aldık. THY sabah uçuşu ile öğlene doğru Oslo’ya vardık, 2 saat sonra kalkan Iceland Air uçağımızla da Reykjavik’e. Ulaşım aktarmalar dahil 10 saat sürdü. Bu arada, İzlanda bizden 3 saat geride.
  • İzlanda’da önereceğim rotayı takip etmek için havaalanından mutlaka 4*4 kiralayın. Bunların üzerinde “F road allowed” yazısı olmasına dikkat edin. İzlanda’nın ring road denilen 1 nolu otobanında seyredecek olsanız da, arada mucurlu ve toprak yollara da girmeniz gerekecek (işte bunlara F road deniyor), bu nedenle biz Jeep kiraladık, riske girmeye gerek yok. İzlanda’nın öyle bir doğası var ki, hafife almamak gerekiyor.
  • En ucuz ve çeşitli araç kiralama Keflavik havaalanında, Reykjavik’te bu gece kalırım, arabayı yarın kiralarım demeyin, havaalanından şehre ulaşmak için 1 günlük araç kira bedelini zaten vereceksiniz.
  • Önereceğim rotada 1.400 km gibi bir yol yapacaksınız, gözünüz benzin seviyesinde olsun, ana merkezler dışında benzin istasyonu bulmak zor olabiliyor. Bir de benzini kendiniz dolduruyorsunuz.
  • İzlanda’ya mümkünse Temmuz veya Ağustos’ta gidin. Biz, Ağustos’un son haftası gittik, çok üşüdük, yani Eylül’ü düşünmek bile istemedim. Gulf Stream akıntısı yüzünden çok ılıman bir iklimi varmış falan, bence yok öyle bir şey. Bildiğiniz buz ülkesi, ne kadar ılıman olabilir bir Türk için? Gitmeden önce bakıp aa ne güzel 10 derece falan da demeyin sakın. Oranın 10 derecesi ile bizim bildiğimiz oldukça farklı. İzlanda’nın eminim her mevsimi ayrı güzel, sadece kışın yapılan bazı aktiviteler var, buzul mağaralarını gezmek gibi, ama zaten zorlu bir coğrafyada çok farklı bir deneyim yaşayacaksınız, doğayı fazla zorlamayın derim. Ben kısaca sizi aydınlatayım, aşağıda ünlü Kerid Krater Gölü’nün kış aylarındaki hali ile benim fotoğrafladığım haline bakmanız bence karar için yeterli. Yazın doğa inanılmaz renklere bürünüyor İzlanda’da, bunların detaylarını asıl gezi yazımda çektiğim resimlerle göstereceğim.
  • Hava durumundan bahsetmişken yanınıza ne almanız gerektiğine de değinelim. Mutlaka su ve rüzgar geçirmeyen iyi bir mont, outdoor ayakkabısı, kar pantalonu (evet doğru), termal içlik, uzun termal çorap. Bunların hepsini İzlanda’da Reykjavik’ten ya da yol üzerinde karşınıza çıkacak Icewear, North 66, Geysir gibi iyi markaların outletlerinden de alabilirsiniz, aklım kalmadı değil benim de çeşitlilik ve kalite açısından. Ama bir hayli pahalılardı.
  • Marul gibi giyinin, sıcaklayınca çıkarırsınız. Gideceğiniz bazı şelalelerde ıslanma garantisi var, bu nedenle yanınızda yedek bir pantolon mutlaka olsun. Bizim gittiğimiz sezonda gidecekler için, mutlaka güneş kremi lazım, malum kuzey açısı dediğimiz etki.
  • Gezdiğiniz şelalelerin, kasabaların isimlerini okumaya çalışmayın. Biz tüm gezi Eyjafjallajökull demeye çalıştık (hani hepimizin bildiği meşhur volkanik yanardağ), olmuyor arkadaş. İzlanda’da şelale, İtalya’da katedral gibi, adım başı. Şelale “foss” demek kendi dillerinde, biz kısaca birinci foss, çok ıslandığımız foss gibi isimlerle adlandırdık onları.
  • İzlanda’da şehirlerin bazıları Reyk ile başlıyor, hemen hepsi Vik ile bitiyor. Reyk duman, vik koy demek.
  • Biz İzlanda’da 5 gece kaldık. Golden Circle ve Güney İzlanda’nın tümünü kapsadı bu süre. Pek çok Güzey İzlanda turu Vik kasabasında bitiyor, günübirlik Jökulsarlon Buzulu’na kadar gidiyor. Biz en güneybatıya kadar gittik, iyi ki de gitmişiz, çünkü Höfn çok güzel bir şehirdi.
  • Bir diğer fark da, bence gezinin en unutulmaz anlarını yaşadığımız Vestmannaeyjar adalarına (Westman) gitmiş olmamız. Tüm ringi yapamadık, yani kuzeydoğu ve kuzeyi hiç görmedik, bunun için minimum 3 gün daha gerekiyor, bu da bütçede ilave bilmem kaç EUR demek. Bir de açıkçası kuzey çok daha doğal güzellikleri olan daha bakir kısımmış ama mesela balina izleme turu için herkes Husavik’e gidiyordu, fazla turistik ve biraz gaddarlık gibi geldi bana. Bir de o balina etini yiyorlar ya, bu kadar doğaseverin yaşadığı bir ülkede bu ne yaman çelişki bilemedim.
  • İzlanda’da umulmadık derecede iyi restoranlar var, ben önerilerimi geniş yazımda vereceğim zaten, ama bunlarda yemenin kişi başı minimum 50 EURO tutacağını unutmayın. Biz bu yüzden sabahları varsa kaldığımız otellerde ne bulduysak yedik, yol için Bonus işimli hayat kurtarıcı marketlerden bisküvi kraker gibi azık yaptık, bir de bol bol yoğurt yedik, akşamları da paraya kıydık.
  • İzlanda’nın güzel yanı, su çeşmeden içiliyor Yalnız sıcak su fazla sülfürlü, saçlarınız çok garipleşebiliyor. Mesela benim iki tel saçım kabardıkça kabardı yıkadıkça. Bir de cildiniz parlıyor, o kadar soğuğa rağmen hiç kurumadı cildimiz.
  • Malum bir de kuzey ışıklarını görme meselesi var. Bizim gittiğimiz mevsimde neredeyse imkansız, kışın olan bir şey. Ben ukalalık gibi olmasın Kuzey Buz Denizi’nde daha önce gördüğüm için çok da aramadım, ama muhteşem bir anı ve tecrübe tabii.
  • İzlanda’da başka bir güzellik de yollarda göreceğiniz meşhur fönlenmiş saçlarıyla Viking atları, tombiş koyunları, bir de Mayıs-Temmuz arasında görebileceğiniz güzel puffin kuşları. Bu arada, bu kuşu da yiyorlar ne yazık ki. Biz vardığımızda göç etmişler, ne yazık ki göremedik. Bir de İzlandalılar böcek, karınca, kelebek, yılan hiç görmemişler
  • Son olarak İzlanda’nın insanı son derece sıcak, eğitimli ve kibar. Malum, İskandinav toplum sistemi, her yer çok güvenli, hapishane yok gibi, orduları yok, polislerde silah yok, evler kutu gibi, her şey son derece sade, minimal. Bebeği olan çalışan ailelerde, aileye 9 ay izin veriliyor. Bunun 3 ayını anne, 3 ayını baba kullanıyor, kalan 3 aya kendi aralarında karar veriyorlar kim kullansın diye. Seviye bu.
  • Bir tanecik öneri: Gerçi bu tüm geziler için geçerli ama bu özel coğrafyada daha da kritik. İzlanda zor bir rota, iyi tanıdığınız yol arkadaşlarınızla gidin, mümkünse 4 kişi gidin, araç, benzin ortaya yemek gibi konularda maliyeti bölüşmek iyi oluyor. Ben bu konuda çok şanslıydım, harika yol arkadaşlarım var.
  • Toplam bütçe: Gelelim en önemli konuya. Biz İzlanda’da 4 kişi İstanbul-Oslo-Reykjavik gidiş dönüş uçak biletleri, araba kiralama, 1400 km yol için benzin, tüm oteller, tüm yemekler, tüm ücretli giriş yerleri kısaca her şey dahil kişi başı 2.000 EUR harcadık ki bunun 750 EUR’su uçak biletleriydi. Burada, alacağınız uçak biletlerinin zamanlaması oldukça önemli. Lütfen kızmayın, bu gezinin pahalı olduğunu belirtmiştim:)

Yazımı, hayallerinizi somutlaştırmak ve planlamaya başlamak için eklediğim İzlanda videomla bitiriyorum.

İzlanda gezimin tamamını okumak için buraya tıklayınız.

İzlanda top 10 listem için buraya tıklayınız

Son olarak, İzlanda’da nerede ne yenmeli yazımı okumak için de buraya tıklayınız.

Sevgiler,

Beni instagram ve facebook’tan takip edin, yazılarımın özetleri ve vurguladığım kısımlarından hızlıca haberdar olun. @ayseningezileri

8 Nisan 2019

Fotoğraflar