Bana en çok gelen sorular, yurtdışına hiç çıkmadım/turla bazı yerlere gittim, ama artık kendim gezmek istiyorum, ama planlamak zor geliyor, dil bilmiyorum, ya kaybolursam, çok mu pahalı olur diye gelişen konu tipi. Bu nedenle bir gezi planlama rehberi hazırlamaya ve kullandığım uygulamaları paylaşmaya karar verdim.
Öncelikle şunu söyleyeyim, takip ettiğiniz gezginlerin hiçbiri hayata gezi planlayıcısı olarak gözlerini açmadı, yani işin özü okumak, araştırmak, cesaret, ilgi, en çok da tutku. Seyahat tutkusu virüs gibi, çocukken gelişen bir şey, ben Atlas bakardım, denizler aşmalı kitaplara bayılırdım, Barış Manço izlerdim. Düşünün ki, o zamanlar sosyal medya yoktu ve biz hayal kurardık sadece. Bir kadının tek başına seyahat etmesi en hafifinden delilik olarak adlandırılırdı. Zaten ülke olarak en büyük sorunumuz, yapamadığımız şeyleri yaftalamaktan zevk almamız değil mi?
Şanslıydım ki 18 yaşıma kadar birkaç ülkeye yalnız gittim. İnanın bunun para ile ilgisi yok, ailem bütçesinden kıstı, beni uçakla değil ama otobüsle Almanya ve İngiltere’ye yolladı. O zamanlar Crown dizisi de yoktu, monarşi tarih kitaplarından okuduğumuz bir şeydi, hani bizim o ezberci okul müfredatı. İki ülke şu ovada karşılaştı konulu kitaplar. İşte oralara gidince, okumam gerektiğini gördüm. Pek çok dünya tarihi kitabı bitirdim. Böyle olunca dünya daha da ilgimi çekmeye başladı. Biliyor musunuz, gezdikçe pek çok şey yapboz gibi birbirine oturuyor hayatta.
Yani diyeceğim şu, çocuklarınızı 15-22 yaşları arasında yalnız başına yurtdışına yollayın. Öyle fazla para da vermeyin. Bunu neden yazıyorum, çevremde benden kat be kat parası olup kendi bulunduğu ev ve yazın da deniz kenarındaki yazlığından çıkmadan yaşayan çok insan var. Gençlere başka bir dünya olduğunu göstermeliyiz. Konformizm tuzağına düşmemeyi, tüketici değil üretici olmayı, dirençli, meraklı, dinlerken anlayan, bakarken gören, işitirken duyan kişiler olmalarını teşvik etmeliyiz. Virüs herkese bulaşacak diye bir şey yok, o görsün de, sonra yine isterse evinde kalsın, tercih hakkı olsun en azından.
Buraya kadar mutabıksak, yeni soru.
Herkesin seyahat hayalleri Roma ve Paris ile başlıyor, yaa bir de Londra’yı görsem diye devam ediyor. Haklısınız, Londra’yı ayrı bir yere koyalım, hayatta herkesin en az bir kere görmesi gereken bir başkent. Gelelim İtalya mevzuuna: Bütçenizde delik açılsın istemiyorsanız kuzeyini unutun, Milano aşırı pahalı bir şehir, Duomo’nun resimlerine bakın yeter 🙂 Bunun yerine güneye gidin: Sicilya’ya, Napoli’ye, Puglia bölgesine Şöyle söyleyeyim, güneyde toplamda harcayacağınız parayı kuzeyde resmen iki-üç ile çarpmanız gerekiyor.
Aslında işin özü şu: Daha az popüler olmuş, daha az bilinen güzellikleri keşfetmek. Örneğin Dubrovnik oldukça pahalı, neden Karadağ’a gitmeyesiniz? Avusturya da öyle, peki Slovenya neden olmasın? Çok daha güzel, en önemlisi insanı güzel. Zaten tüm Balkanlar öyle. Mesela, Üsküp’e her zaman ucuz uçak bileti bulunur, gidin, oradan Ohrid gölüne geçin, mis gibi ucuz tatil.
Şimdi bence en pahalı Kara Avrupa ülkelerini toparlayalım: Hollanda, Belçika, Fransa, Kuzey İtalya, İsviçre. Almanya’nın belli yerleri ucuz, çok uçuş var. Bir de mesela Berlin var, nasıl gezdiğinize bağlı olarak ucuz olabilecek yerler de var yani. Kusura bakmayın St Tropez ve Nice’e gitmek istiyorsanız iyi tatiller. İspanya’da aynı Almanya gibi, bir de Barcelona gerekirse sokakta yatılır yine görülür bence. Portekiz İspanya’dan bir tık ucuz.
Son olarak niye herkes son dönemde daha önce çok haksızlık ettiğimiz yerlerden resimler paylaşmaya başladı hiç düşündünüz mü? Lviv mesela. Ucuz, çok güzel şehir (ben de gitmedim bu arada, yakında inşallah) Ya da Romanya, Polonya gibi yeni keşfedilenler. Gezmek bir tutku ise, paranız az olsa da uygun yer bulunuyor. Evde bir sürü kıyafetiniz var, yenisini almayın, dışarıda fazla yemek yemeyin, taksiye binmeyin, yürüyün, aslında konu yaşayış şeklini gözden geçirmek.
Seyahat etmenin parasal açıdan giderek zorlaştığı bir dönemdeyiz, öyle ki daha ilk planlama aşamasında döviz kuru ile çarptırıp vazgeçmek zorunda kalıyoruz. İş böyle olunca, seyahatlerimi nasıl planladığımı ve birazcık daha ucuza getirmek için yöntemlerimi de naçizane sizlerle paylaşmak istedim. Yurtdışı seyahatin en maliyetli kalemi uçak bileti olduğu için, ilk önerilerim bununla ilgili. Günümüzde, biz Türkler için doğru rota eşittir ucuz uçak biletiyle gidilen yer. Ya da, sevdiğini alamıyorsan aldığını seveceksin sloganı durumu açıkça anlatır diye düşünüyorum ki bu durumda en önemli konu uçak bileti bulmak oluyor.
Gitmek istediğim yerleri listeledikten sonra, aylar öncesinden bıkmadan ucuz bilet kampanyalarını araştırmaya başlıyorum. Skyscanner, Momondo, Kayak, Expedia ve Turna en çok yararlandığım siteler. Bunlar birbirlerine benzese de farklı havayolu şirketlerini taradıkları için fırsatlar çıkabiliyor. En ucuz ay seçeneklerini takip etmek, gidilecek yere “her yer, tüm dünya” yazarak aratmak, esnek tarih vermek, gitmek istediğiniz yeri yazıp indirim olunca uyarı gelmesini istemek gibi bir sürü fırsat sunuyorlar. Hatta zaman aralığı ve maksimum bilet bütçenizi girdiğinizde dünyada nerelere uçabileceğinizi döküp veriyorlar.
Gitmek istediğiniz yerle ilgili, yüksek/düşük sezon kıstasını iyi inceleyin. Yukarıdaki uygulamalar da bu konuda yardım edecektir. Vietnam’a en düşük sezonda gittik, Temmuz. Kasım’da giderseniz bilet iki katına çıkıyor, çünkü kuru sezon. Mesela, Japonya’ya Nisan’da gitmenin bedeli yüksek, çünkü sakura zamanı. Gittiğiniz şehirde bir festival varsa bu da uçak ve otel fiyatlarını çok etkiliyor (Münih Oktoberfest, Hollanda Lale Festivali gibi)
Uçak biletinde esnek olun. Örneğin, Salzburg’a gitmek istiyorsunuz. Münih’e uçun, Münih’ten trenle Salzburg’a geçin. Hem de arada şahane kasabalar görürsünüz. Venedik bileti çok mu pahalı, Ljubljana’ya uçun, oradan Venedik 3 saat. Hem belki Slovenya’yı görünce orada kalmak istersiniz. Bulgaristan’dan Avrupa’ya sürpriz uçuşlar var, çok ucuza gelebiliyor.
Direkt uçacağınız şehirde sadece bir havayolu şirketi çalışıyorsa bilet her zaman pahalıdır. Örneğin Edinburgh’a sadece THY uçuyor, bu tip özel yerler pek de kampanyaya girmiyor. Siz de örneğin İngiltere’nin başka bir şehrine uçun, oradan trenle geçin.
Aktarmalarda havaalanı içi aktarım seçeneği varsa ve bekleme süresi kısa ise bu seçeneklere bakın. Mesela, Japonya’ya doğrudan uçmak yerine Seul ya da Dubai üzerinden uçun, daha ucuz olabiliyor.
Son olarak, yanınıza çok fazla eşya almayın, kabin bagajı ile uçmak, pek çok havayolu şirketinde daha düşük fiyata bilet bulmanızı sağlıyor.
Kalacak yer, rota belirlerken diğer bir maliyet kalemi. Açıkçası benim en az önem verdiğim konu bu. Banyosu olsun, bir de yatağı temiz olsun yeter. Booking, Expedia, Trivago, Agoda, Airbnb seçeneklerini inceleyin, ben baştan kıstas veriyorum, mesela geceliği 50 EUR’yu geçmeyen merkeze yakın 3 yıldızlı otelleri memnuniyet puanına göre listeleme gibi. Uçağı ucuza getirirseniz kalacak yer zaten bütçeyi sarsmıyor, çünkü seçenek çok. Kalacak yeri seçerken iptal edilebilir rezervasyonu tercih edin, daha iyisini bulursanız süresi içinde iptal edebilirsiniz.
Uçak ve konaklamanızı ayarladınız. Bir diğer maliyet kalemi ulaşım. Özellikle uçaktan iner inmez araştırma yapmadıysanız havaalanı-otel ulaşımı bazı şehirlerde çok maliyetli olabiliyor. Bu konuda önereceğim en iyi yol arkadaşı uygulama Rome2rio uygulaması. Gireceğiniz havaalanını girin, gideceğiniz yeri seçin ve hop tüm seçenekler detaylarıyla gelsin. Örnek, Londra Gatwick havaalanına indiniz, mesela Victoria çevresine gidiyorsunuz, size tüm seçenekleri, süre ve fiyat seçeneğiyle listeler, mesela taksi 600 TL, metro 60 TL der. Hatta metroyu seçerseniz uygulama sizi bilete yönlendirir.
Şehiriçi ve şehirlerarası ulaşım için Rome2rio dışında bir diğer önereceğim uygulama da Omio uygulaması. Bir de Citymapper uygulamasına göz atabilirsiniz.
Seyahatlerinizi planlarken hangi kaynakları kullanabilirsiniz?
Takip ettiğiniz gezi bloggerlarını
Gideceğiniz yerin lokal gezi yazarlarını
Birtakım iyi gezi hesaplarını (cntraveler, culturetrip ilk aklıma gelenler)
Lonely Planet yayınlarını (İngilizce)
Düzenlenen turların içeriklerini
UNESCO’nun kendi sitesini
okuyarak oldukça fazla görülecek yer çıkarabilirsiniz.
Gidecek yere karar verdiğiniz, rotayı oluşturdunuz, notları aldınız, uçak ve konaklamayı ayarladınız. Şimdi google maps uygulamasında gideceğiniz şehri yazıp, açtığınız dosyanın içine tüm gezilecek yerleri, otelinizi, hatta yeme-içme mekanlarını girebilirsiniz. Her girdiğiniz yer birden balşayıp girdiğiniz kadar numaralanaca . Buyurun size kendi özelleştirilmiş haritanız, ne nerede, hangileri yakın, günlere bölme işi kalıyor sadece. Daha sonra bu haritayı çevrimdışı yüklerseniz, kaybolma ihtimaliniz kalmayacak. Diğer bir harita uygulaması maps.me de işinize yarayacaktır.
Eğer birden fazla şehir ya da ülke gezecekseniz en rahatı araç kiralamak, ama yalnızken bu iş pahalı. Araç kiralama opsiyonunu seçecekseniz yine booking uygulamasının anlaşmalı olduğu rentalcars uygulamasını kullanabilirsiniz. Eğer tek bir şehir ve yakınında birkaç yerse ve aynı havaalanından dönecekseniz tren ve otobüs imkanlarını gitmeden araştırın, araç kiralama ile karşılaştırın. İndiğiniz havaalanından farklı bir şehirden dönecekseniz araç kiralamada size verilen fiyatları iyi inceleyin, ciddi fark alıyorlar.
Şehirde gezerken yukarıda yazdığım uygulamalarla metro otobüs imkanlarından faydalanabilirsiniz. Ama gezgin olmanın bence iki kuralı var: Erken kalkmak ve turistik yerleri boşken yakalamak biri, bol bol yürümek ikincisi.
Peki dil mevzuu? İnanın uygulamalarınız ve bilgileriniz tamamsa en sorun olmayan iş dil. Gideceğiniz yerlerde de herkes mükemmel İngilizce konuşmuyor. Google translate kamerasıyla çeviri çok kolay. Restorana mı gittiniz, İtalyanca’dan çevirmek için (yalnız yemek deyince aklıma İtalya’nın gelmesi), uygulamayı açın, İtalyancadan türlçeye çevir tercihini yapıp kameranızı menünün üzerinde tutun, hop Türkçesi karşınızda. Haritanız da var, oteli bulacak şekilde gezdiğiniz sürece bişeycik olmaz.
Bir de yeme içme konusu var. Bu konuda ben iyi bir kaynak olmasam da, şahsen sabah kahvaltısında ve öğle yemeğinde uzun oturulmayan pastane, cafe, ya da şehrin marketlerinden aldıklarımla idare edip akşam güzel bir yemek yiyorum. Şehrin yeme içme mekanları için yine bloggerların önerilerini not edebilirsiniz. Bu konuda önereceğim uygulamalar Local Eats, Tripadvisor, Open Table. Özellikle cntraveler hesabının şehir rehberleri ve önerileri harika.
Şimdi, bu haftaki tüm önerdiğim uygulamaları ve birkaç başka hayat kurtarıcıyı bir arada veriyorum. Kaydedin, bilmediğim iyi bir uygulama öneriniz varsa yazın lütfen ki ben de güncelleyeyim kendimi.
Konaklama: Booking, Trivago, Airbnb
Toplu Taşıma: Rome2rio, Omio, Citymapper
Harita: Google Maps, Maps.me
Hava Durumu: Weatherpro,Accuweather
Şehir turları ve etkinlikler için: Viator, Getyourguide, Showaround
Aradığınız bir yeri bulmak için (eczane, benzinlik aklınıza gelen ne varsa): Aroundme
Grup gittiniz ödemeleri not edip herkese bölmek için: Splitwise (çok tatlı uygulamadır, döviz cinslerini de çevirir, kavga küsme olmaz)
Son olarak, maç bileti, konser bileti, gideceğiniz yerdeki önemli bir etkinlikten haberdar olmak, hatta bilet almak için: Pop Event&Travel (bu bir web sitesi)