İzlanda

İzlanda Lezzetleri: Kuzey Işıkları’nın Altında Gurme Sürprizler

Açıkçası İzlanda’ya gelme amacımız ne Reykjavik’teki müzeleri dolaşmak ne de İzlanda mutfağını keşfetmekti, ama yemeklerle ilgili umduğumdan fazlasını bulduğumdan, ayrı bir yazı yazmaya ve restoran önerilerimi burada toplamaya karar verdim.

İzlanda’da doğal olarak mutfak deniz ürünlerine ve ete dayalı, İskandinav mutfağı esas alınmış, üzerine bir tutam Amerikan hayranlığı serpilmiş.

Unutmadan, balina eti yiyorlar, berbat bir kokusu var, bir de nerede kaldı doğa sevgisi, onu hiç anlamadım.

İzlanda’nın pahalılığını her fırsatta açıklamaya çalıştım, aşağıda hatırlatmak için İzlanda’da en ucuz doyma seçeneğinin Bonus Marketten alacağınız öte beri olduğunu bir kez daha belirterek restoran önerilerime geçiyorum. Aşağıda belirttiğim tüm restoranlarda, yemek kişi başı minimum 50 EUR’ya patlıyor. Öğlen yemeklerini bisküvi sandviçle geçiştirip, akşam iyi yiyerek bütçemizi dengelemeye çalıştık

Reykjavik: Reykjavik, havanın da soğukluğundan olsa gerek, son derece kaliteli ve şık restoranları olan bir şehir, biz ilk akşam yemeğimizde Matarkjallarin tercihi yaptık. Hayatımda içtiğim en iyi balık çorbasını burada içtim. Linkte menü ve fiyatlar var. Servis, garsonlar, yemekler on numaraydı. Fiyatı hiç sormayın, önceki yazımda belirtiğim gibi 4 kişi 200 EUR’yu gözden çıkarmanız lazım.

http://matarkjallarinn.is/

Başkentin bir diğer güzel akşam yemeği adresi de Tilveran. Yine balık ve deniz ürünlerinin ağırlıklı olduğu bir lokanta. Unutmadan, menülerde düşündüğünüzün aksine somon göremeyeceksiniz, bir sürü farklı adını duymadığınız büyük balıkları var ve pişirmeyi iyi biliyorlar, çok lezzetli bir krema sosunda geliyor balıklar. Soğuk iklimin faydası olarak patates, karnabahar, havuç gibi sebzelerle çok orijinal sunumları var.

https://www.tilveranrestaurant.is/

Her lokantada görebileceğiniz, Kjötsupa denilen bir kuzu etli çorbaları var ki, o da ayrı güzel. Buranın koyunları çok tüylü ve soğuk iklime uygun olarak yağlı ve tombişler, yollarda her karşılaşmanızda gülümsetecekler sizi.

İzlanda, vejetaryenler için de son derece uygun bir mutfağa sahip. Özellikle Skkolavördustigur (Reykjavik’in Bağdat Caddesi) caddesindeki Babalu, aşırı şirin bir kafe ve kekleri, krepleri, pastaları çok güzel.

Ucuza ayakta birşeyler yer gezerim dersiniz önerim Bæjarins Beztu Pylsur (Türkçesi şehrin en iyi sosislisi). Hava soğuk olunca her yediğiniz güzel geliyor. İzlanda’da 5 EURO’ya yiyeceğiniz en iyi yemek olduğu kesin. Aşağıdaki fotodan, İstanbul’da son dönemde pek bir meşhur olan lokmacılar tadında olduğunu göreceksiniz

http://www.bbp.is/

İkinci gün akşamı, Golden Circle turumuzu bitirip yerleştiğimiz Huvolsvöllur’da ne yiyelim diye bakınırken Hotel Ranga tabelası gördük ve patikaya daldık. Burası, bizim kaldığımız otele göre oldukça pahalı olduğundan kalmayarak iyi yapmışız, ama iyi ki ortamını ve gurme restoranını yaşadık.

https://www.hotelranga.is/restaurant

Burası, ıssızlığın ortasında bir vaha adeta, ayrıca kuzey ışıklarını görebileceğiniz yerlerden biri olarak gösteriliyor, belki yemek üzeri harika bir tatlı niyetine uygun mevsimde Aurora görme şansınız bile olabilir. Hotel Ranga’nın bar menüsü ve içki çeşitliliği de oldukça başarılıydı, bu arada İzlanda’da içki, yemek kadar pahalı değil. Hatta, kahve ve İzlanda birası Viking’in birbirine yakın fiyatları olduğunu söylemeliyimJ Burada, yemeğe mutlaka mantar çorbası ile başlayın, mümkünse puffin kuşu ve geyik seçeneklerini görmezden gelin, balıkla devam edin.

Üçüncü gün Höfn’de Humarhöfnin Restaurant’ta hayatımın en güzel yemeklerinden birini yediğimi düşündüm. Ta ki bir sonraki gün Westman Adalarının en büyüğü olan adasındaki Slippurin Restaurant’ta yiyene kadar. Böyle yerlerde bu tip efsane lezzetler bulmak inanılmaz geliyor

https://humarhofnin.is/

Burası, “gastronomy langoustine” olarak geçiyor, yani kerevit cenneti. Kerevit bildiğiniz karidesin dedesi, istakozun kardeşi gibi bir şey. Bizzar Höfn limanından çıkarılan ve tüm dünyaya ihraç edilen harika bir deniz böceği, ve bunu o kadar lezzetli bir sosla pişirmişler ki, ellerimizle dalıp konuşmadan yedik. Üzerine de harika bir creme brulee. Verdiğim linkten fiyatları ve menüyü inceleyebilirsiniz. Höfn’e kadar, sadece bu yemeği yemek için bile gitmeye değer…

Bir sonraki gün Allahın unuttuğu Heimaer adasındaki Slippurinn Restaurant ise, ödül almış gurme lezzetleriyle çıtayı ummadığımız kadar yükseğe taşıdı. Düşünün toplam 3.000 kişinin yaşadığı bir adada böyle bir mutfak deneyimi…

https://www.slippurinn.com/

“Slippurinn gibi yerler, geleneğe saygı duyarken, aynı zamanda sürdürülebilir bir restoran işletmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Bir restoran sadece gastronomik bir deneyim sunmakla kalmayıp, aynı zamanda toprağa ve denize saygı ile hayatlarını bunlardan kazananlara bunlardan kazananlara destek oluyor. İyi yemek ve yerel yemek kişisel bir hareket değil, toplumlarımızın sağlığını iyileştirmek için olumlu bir adımdır ” (Slowfood yaratıcısı Carlo Petrini)

İzlanda mutfağı hafife alınmamalı, ya da şöyle desem daha mı doğru olur acaba? Bir yeri çok ama çok severseniz her şeyiyle seversiniz. Hele zor doğa koşullarında, sebze yetiştirmenin neredeyse imkansız olduğu bir coğrafyada, ellerinde ne varsa kullanıp sanat yapan ve bunu güleryüzle sunan insanların elinden yemek övgüyü kesinlikle hakediyor.

İzlanda seyahatinizi planlamak için bilmeniz gerekenleri listelediğim yazıyı okumak için buraya tıklayınız İzlanda gezimin tamamını okumak için buraya tıklayınız.

İzlanda top 10 listem için buraya tıklayınız

Beni instagram ve facebook’tan takip edin, yazılarımın özetleri ve vurguladığım kısımlarından hızlıca haberdar olun. @ayseningezileri

8 Nisan 2019